11 Mayıs 2014 Pazar

spielberg

Kimdir Spielberg, nerelidir? Nasıl olabiliyor da böyle sürükleyici filmler yapıyor. İnsanı saatlerce yahut günlerce etkisinde bırakabiliyor.
   O Amerikalı bir yönetmen,2. Dünya savaşı evladı.. 2.Dünya savaşı demişken, kısa süre önce izlediğim Shinler'in Listesi filmine değinmek istiyorum.Savaşın insan üzerinde yıkımlara yol açan, insani değerleri sorgulamamıza yardımcı olan bir film. İlk izlediğiniz de filmin farklı bir ütopya yolculuğuna giriyorsunuz; fakat çok değil dakikalar sonra film kendini ele veriyor..
     Nasıl mı ?
 Filmde bencilliği görmemek olanaksız değildir,Shindler tam bir kahraman! Shindler bir yahudi kurtarıcısı! Evet, filmin havası tamamen budur bence... Aslında film bittiğinde donakaldım, gözlerimi kapattım ve dedim ki '' o gerçek bir kahraman''... Ardından Titanların Savaşı, Cennetin Krallığı gibi filmlerden tanıdığım Liam Neeson hayranı oluverdim. Ne mi oldu ? Ben bir Amerikalı'ya daha hayran oldum. İşte anlatmak istedğim budur : Spielberg bir Amerikalı, Amerika hayranı... VE her filmde bizi kendine bağlayan bu Amerikalı aslında Amerika'ya bağlı olmamzı istiyor. Bir çok filminden sonra içimde bir Amerika hayranlığı ve merakı doğuveriyor. Sonra bir kahve... Önce düşlerde Amerka'yı gezniyorum,görüyorum. Belli bir zaman sonra Amerikalı oluyorum. Bütün bu arzulara neden  olan şey tabi ki Spielberg'ün bize kahramanların tamamının Amerika'da var olduğunu göstermesidir.Bu sebeble Amerika özentiliğimiz bir zerre daha artıyor.
     Beni acımasız düşünmekle yargılayabilirsiniz. Yapay Zeka, Jurassic Park hatta hâlâ izlemekten zevk aldığımız Ten Ten Maceralırını yok mu sayalım ? diyeceksiniz belki de.. Ama şunu söylemeliyim ki bilimkurgu evrenseldir...
    Savaş filmlerini ele almak istiyorum : Neydi o Tom Cruise başarısı ? Biliriz Dünyalar Savaşı filmini. Bir Amerikalı sayesinde kainatta yeni bir dünya kurulabiliyor. Yine bir Amerikalı... Hem de iki çocuğuna bakamayacak kadar sorumsuz olan bu Amerikalı bir evliliği kurtaramazken ''yeni bir oluşumla'' karşımızda.  Çünkü o bir Amerikalı!
     Geçtiğimiz yıl ödül alan bir film Lincoln. Film; Amerika 16. başkanının hayatını konu ediniyor. Lincoln, köleliğin düşmanı, halkın göz bebeği... Filmin başrolü Daniel-Day Lewis. Bir röportajda dikkatimi çekti: İngilizmiş Lewis.. Fakat Amerika'yı  hayatının odak noktasına koymuş. Yani o bir Amerika sempatizanı...
     Yine bir savaş filmi, izleyeni coşturan bir film Er Ryan'ı Kurtarmak. Normandiya Çıkarması'nda Amerikalı bir askeri kurtarma çabaları ele alınmış.  4 çocuklu bir ailenin sağ kalan tek oğlu Ryan, vatanı için cephede.
Ryan, cepheden alınmalı savaşmamalı, neden mi ? çünkü Amerikalı bir ailenin kalan tek oğlu..
    Sonlandırmak gerekirse, Spielberg filmleriyle büyük gişe başarıları kazanmış, 2. Dünya Savaşı'nı başarıyla konu edinmiştir. Ancak o bir Amerikalı! İzleyiciye sunduğu bir çok filmde  Amerikalı kahramanlar yer alır. İzleyenleri Amerika'ya bağlamak isteyen bir yönetmen. Oldukça başarılı. Çünkü şu an hepimiz  Amerika sempatizanıyız...
   




     

8 Mayıs 2014 Perşembe

Cevdet hayali

   Annesi kocanın eziyetlerine daha fazla dayanamadı Cevdet'in. Ve bir gün onu bırakıp gitti bu dünyadan. Yapayalnız bir çocuk artık Cevdet. İşte Orhan Kemal'in bir romanı ; Sokakların Çocuğu.
    Annesinin ölümünden sonra  babası sahip çıkmaz küçük Cevdet'e, kendi başına çeşitli işlerle  geçinmeye çalışır. Derken bir zabıta gazabına uğrar, kısa bir süre sonra babasının bir ahbabı ona  acır ve onu hapishaneden çıkarır. Üstüne bir de iş bulur. Oto tamircisidir artık Cevdet.. Tamirci çırağı Cevdet..  Kitabın en ilginç yanı bu çocuğun sürekli hayaller kurmasıdır bence, Orhan Kemal eserinde o yaşlardaki bir çocuğun hayal dünyasını sürükleyici bir tutumla okuyucunun önüne koyuyor.
    Yaşadığı bu sefaleti, acımasızlıkları kabullenemeyen çocuktur Cevdet. Aslında o en çok Cevriye'nin kahramanı Cevdet'tir. Cevdet mi dedim ? Affedersiniz! POL diyecektim. Pol Cevdet.. Cevdet Pol... Cevriye'nin Pol'ü. Hayır hayır! Mari'nin Pol'ü..
    Pol, Cevdet gibi acı çekmez, gaga burunlu kalfanın hakkından gelir. Ödü kopar gaga burunlu pis kalfanın.Bir daha asla sırnaşamaz Cevriye'ye. Mari'ye sırnaşabilir mi hiç? Para teklifi dahi etmez Pol'e,korkar; çünkü  Pol o. Nagant'ı var onun. Diyebilir mi Gaga Burunlu ; getir de biraz kucağımda oturtayım, diyemez ya. Korkusuz Pol.. Nagant'ı olan Pol. Çalışır mıydı böyle yerlerde ? Hiçbir usta ona söz geçiremezdi ki, kimse korkusundan ağzını açmazdı. Yemek verirlerdi, yatacak yatak, sıcak çay.. Cevriye'nin getirdikleri kadar lezzetli olmasa da ; domates, biber,peynır verirlerdi ona. Korkarlardı çünkü.Haminnesi satabilir miydi ? Gaga Burunlu bir onluk iki onluk diye iğrenç tekliflerde de bulunamazdı hem. Pol'ün Mari'si o .. Cevdet'in Cevrye'si kime ne? kimse bakamaz ona..
             kahramansın Pol,Gaga Burunlu'nun kabusu Pol, Mari'ye vurgun Pol.. Pol'üm ben Nagant'ım var benim... Diye geçirir içinden Cevdet. iş yerinin kapı duvarına yaslanmış gözlerini gökyüzüne dikmiş, bir Pol olarak hayal ederken kendisini ustanın sesiyle irkildi. Cevdeett! hey gidi hergele seni, gel ulan buraya !