15 Temmuz 2014 Salı



                                    bir  çift terlik
   Gözlerimi açtım, saat 19'a geliyor. içeriden yaşlı bir kadın sesi: '' Nilgün! git ekmek al, iftar saati yaklaşıyor'' Kalkıyorum sereserpe uzandığım kanepeden, ekmekler zihnimin ücra köşesinde sanki diyorum, rüyamda mı gördüm ekmekleri ? Boşveriyorum, soğuk su istiyorum suratımın tam ortasında, şaplatıyorum buz gibi suyu, tekrar tekrar... Lanet olası baş ağrısı bırakmıyor su zevkini tadayım. Ağrıya inat içselleştiriyorum suyu. içime içime çekiyorum. Sesler durulmuyor. Anne durmadan konuşuyor, cevap vermiyorum ya da belki de veriyorum bilmiyorum. Kapıya yaklaşıyorum, kapının önü terlik kaynıyor, ayağıma uygun olanı seçmeye çalışıyorum. Hangisi ayağımın çıplaklığını daha az gösterir. Utanıyorum, ayaklarımı görsünler istemiyorum. Fırıncılar, dışardaki erkek çocuklar.Ayaklarım bembeyaz, parlıyor. Hangi terlik kapatır ayaklarımı, kararsız kalıyorum. Tırnaklarım dahi görünsün istemiyorum. Yine boşveriyorum, her zaman giydiğim terliği geçiriyorum ayağıma. Kahrolası çok ses çıkarıyor, kimse duymaz umarım. umuyorum kimse duymasın. hurt hurt hurt....
  İniyorum merdivenlerden, lanet olsun çok ses yapıyorum bu terliklerle, vazgecemedim şundan. Kızıyorum  kendime, öfke sarıyor. Öfkeleniyorum terliğe, yudum markete selam vermek zorunda olduğumu düşünüyorum buna da sinirleniyorum. Selam vermek istemiyorum, aşağılayıcı bakan Fatoş'a.. Fırına kadar Fatoş teyzeyi düşünüyorum. Hayatındaki en büyük zevk sandalyede saatlerce oturmak, diye düşünüyorum. Vücuduyla zihnimde oyunlar oynuyorum, gülümsüyorum sonra kendi kendime.
   Lanet olsun! Fırına yaklaşmışım. Fırıncıyla muhabbet etmek istemiyorum. Sırnaşık adam, sürekli sorular soruyor. Ekmeğe giden tek genç kız ben miyim? düşünüyorum. İçten içe seviniyorum, güzelim ben diyorum.
Üç ekmek, sesleniyorum. aksi bir sesle. Anlasın istiyorum,konuşmak istemediğimi. Konuşuyor, dinlemiyorum. Geçiştiriyorum adamı. Hâlâ konuşuyor.. Sarkıyor, sonra belki fantazi dünyası kuruyor kendine. Bunları düşünüyorum, dönüşte. Yolda kimseyle karşılaşmak , selam vermek istemiyorum. Midemi bulandırıyor bu mahalle, bu sokaklar. Evler adeta böcek yuvası. pencerelerden kafalarını uzatan insanlar, böcek kafaları görüyorum, onlarca, yüzlerce böcek kafası.. Tiksiniyorum. Bir an önce  eve atmak istiyorum kendimi. Sokak aralarında genç erkekler şakalaşıyor, ne kadar cıvıklar, kocaman insanlar nasıl böyle sulu şakaları oluyor. Birer pislik gibi geliyor bana bu çocuklar. neyse ki evime vardım. Kahretsin ki yine o ses. '' Ekmek aldın mı ? '' '' nerde kaldın ?'' susuyorum, sadece susuyorum.. Arapça söylenmiş bu tümceler beni geriyor, haykırasım geliyor, çığlıklar basıyorum beynimde.. Fakat duymuyor o, duysa da farketmez çünkü Türkçe bilmiyor...